"Post Scriptum" Röportajı

Neden sulu boya? Diğer tekniklerde de resim yapıyor musunuz?

2014 yılında sulu boyayla ilk kez çalıştığımda bunu, kullandığım diğer tekniklerin arasında canlandırıcı bir değişiklik olarak gördüm. Ancak ilerleyen günlerde keşfetmeye devam ettikçe bunun geçici bir oyalanmadan daha fazlası olduğunu anladım. O hafta yaptığım üçüncü resimden sonra tamamen sulu boyaya geçiş yaptım. Öngörülmesi güç doğası, her fırça darbesine eşlik eden heyecan ve merakla birleşince beni cezbetti. Dinamikliği, akışkanlığı ve şeffaf etkisi "su"yun bana hissettirdikleriyle aynı. Sulu boyayla çalışmak, ahenkli bir bütün oluşturmak için akan ve birbirine karışan zarif bir dansa veya senfoniye katılmak gibi. Bununla birlikte, en ufak bir hata bile nihai sonuç üzerinde önemli bir etkiye sahip olabileceğinden yoğun odaklanma ve ayrıntılara dikkat etmeyi de gerektiriyor. Dikkatli planlamanın ve hazırlığın başarılı bir sonuç elde etmenin anahtarı olduğunu öğrendim. Doğru malzemeleri seçmeye ve başlamadan önce resmin her aşamasını zihnimde haritalandırmaya büyük özen gösteriyorum. Zıt nitelikleri çalışma sürecini keyifli, tatmin edici ve ödüllendirici kılıyor.

Sulu boya, yüksek oranda sabır ve doğruluk gerektirir. Sabırlı bir insan mısınız?

Evet, sabırlı biri olduğum söylenebilir. Sulu boya hem sabır hem de odaklanma gerektirir, çünkü katmanlar arasındaki renk etkileşimleri nedeniyle her hareketin sonucunu doğru öngörmek çok önemlidir. Resimlerimdeki girift detaylar, büyük bir sabra sahip olduğum varsayımına dayanak olabilir. Ancak yaygın inanışın aksine bu sabrı resmin üzerinde uzun vadeli çalışarak ve azmederek kullanmadığımı, çünkü bu türden bir zahmete girmeme gerek kalmadığını söyleyebilirim. Tekniğin ana unsuru olan suyun doğasına direnerek kendimi yavaşlatmıyorum, renklerin özgürce akmasına izin vermek için her zaman en az direnci gösteriyorum. Çalışmalarımın yüz ölçümü en büyük ve en detaylı olanlarını beklenenden çok daha hızlı, genellikle bir hafta içinde tamamlıyorum. Bana göre sulu boya resmin başarısı, üzerinde harcanan zamana pek az bağlıdır ve sabır, her bir hareketi hataya yer bırakmadan öngörme ve tasarrufa gitmeden uygulama gerekliliğinden ortaya çıkar. Resimlerimi bitirme hızım, hayal ettiğim sonucu olabildiğince çabuk bir şekilde gerçekleştirme isteğimden kaynaklanıyor; belki bu açıdan bakıldığında sabırsız olduğum söylenebilir.

Ortalama bir çalışma gününüz nasıl geçiyor?

Resim yapmak için tercih ettiğim saatler genellikle öğleden sonra 2 ile akşam 6 arasına denk geliyor. Bu süre zarfında ilgimi kompozisyonu düşünmeye, tasarlamaya, çizmeye, boyamaya verirken dikkatimi dağıtabilecek her potansiyelle etkileşimleri kasıtlı olarak en aza indiriyorum. Genel olarak, gündelik işlerle ilgilenme ve ailemle vakit geçirmenin yanı sıra atölyemde yaklaşık 10 saat geçiriyorum; bu süre telefon görüşmelerini, sosyal medya etkileşimlerini, e-postaları ve mesajları yönetmekle ilgilenmeyi de kapsıyor.

İdeal çalışma ortamınızı nasıl tanımlarsınız?

Her yeni resme temiz bir palet, fırçalar ve taze kâğıtla donanmış hazır olma hissiyle başlarım. Açık havada veya stüdyonun iyi düzenlenmiş konforu içinde çalışmak arasında seçim yapma esnekliğine sahibim. Bununla birlikte, organizyon açısından daha verimli bulduğumdan stüdyoyu tercih ediyorum. Mekânımdaki sükûnet kaçınılmaz olarak çalışmalarıma yansıyor. Stüdyodaki aydınlatma, müzik ve düzen gibi faktörleri hesaba katarak dikkat dağıtıcı unsurları en aza indirmek, verimliliği korumak açısından önemli. Stüdyo, mola zamanlarımda bir sığınak görevi üstlenmeli; yeniden şarj olacağım rahat ve davetkâr bir dinlenme alanı sunmalıdır.

Doğa ile ilişki her varlığın yaşamındaki en önemli ilişkidir. Resimlerinizin çoğu doğayla kurduğunuz derin ilişkiden kaynaklanıyor. Böyle bir doğa anlayışını size ne öğretti?

Çocukluğum boyunca, artık sadece bir idea dünyası olarak var olan ancak özü ve zamansız biçimleri bana ilham vermeye ve kalbimi nostaljik bir özlemle doldurmaya devam eden pitoresk bir yaşam alanıyla çevrelenmiştim. Değişen mevsimlerin dinamizmi; havanın, suyun, toprağın bereketli varlığı üzerimde derin bir etki bıraktı. Doğal bir ortamda büyümek ve doğanın nimetlerine gerçekten değer veren bir ailenin mensubu olmak, doğaya yönelik anlayışımın ve takdirimin şekillenmesinde önemli ölçüde katkıda bulundu. Resimlerimde, görmenin ötesinde duyusal çağrışımlar uyandıracak denli canlı, ari ve pastoral bir doğa temsili yakalamaya çalışıyorum. Bu sanatsal arayış, şehir hayatının olumsuz etkileriyle mücadele ederken kendini daha da dayatıyor.

Deniz mi orman mı?

İkisi arasında karar vermeye çalışmak benim için keyifli bir ikilem oluşturdu, zira hem denizin yatıştırıcılığına hem de ormanın sunduğu keşif ve merak duygusuna değer veriyorum. Nihayetinde kararım, o anda ne tür bir deneyim aradığıma bağlı olacaktır. Aklımda eğlence ve rahatlama olduğunda, tercih ettiğim yer deniz olurken; doğanın detaylarda saklı harikalarını keşfetme arzusu beni ormana yöneltecektir.

Sulu boyaya gelince kararım denize meylediyor. Bu tabii bir tercih, malzeme ve konu arasındaki paralellikten kaynaklanıyor. Hem sulu boya resimlerin hem de denizin ortak ham maddesi olan suyun kâğıt üzerinde birini diğerine sanat yoluyla dönüştürmesi güzel bir metafor.

Doğa sizi sakinleştiriyor mu yoksa kışkırtıyor mu?

Durgun su, yumuşak kum ve yosun gibi dingin unsurlar bana huzur ve rahatlık hissi verirken; çıplak, sarp kayaların, dik yamaçların ve termal hareketlerin dinamikliği heyecan verici bir hareket, enerji, coşku ve merak duygusu uyandırıyor. Şehir hayatının robotik, monoton, yapay ve yorucu yönleriyle yan yana geldiğinde, doğanın bu uyarıcı niteliğini canlandırıcı ve faydalı bir güç olarak görüyorum. Resimlerim doğanın hem yatıştırıcı hem de kışkırtıcı yönlerinden ilham alıyor.

Eserleriniz içgüdülerin, elementlerin gücüyle dolu; doğadan mı yoksa fotoğraflardan mı yararlanıyorsunuz?

Zihnimdeki görüntülerle eşleşen kompozisyonlar oluşturmaya çalışıyorum ancak referans fotoğraflar hiçbir zaman yeterli olmuyor. Bu yüzden onları bir nirengi noktası olarak ele alıp, hayal gücümü serbest bırakarak uygun gördüğüm yeni bir kompozisyon yaratıyorum.

İlhamı yaşadığım çevrede, önemsediklerimde, sevdiklerimde, görmek istediklerimde buluyorum. Seyahatlerimde ve gündelik hayatımın akışı içinde beni etkileyen görünümleri fotoğraflıyorum. Bunlar, gelecek çalışmalarım için kaynak oluşturuyor. Bazen boyamayı tasarladığım konu için doğaya açılarak fotoğraf çekiyorum. Işığı, gölgeyi, dokuları tüm detaylarıyla gözlemleyerek, duyusal olarak hazırlanıyorum. Bazen de geçmişte bende iz bırakmış mekânları tekrar ziyaret edip ruhumu besliyorum. Üzerimde silinmez bir etki bırakan tüm konular ve manzaralar, çalışmalarım için katalizör görevi görüyor; resimlerimi hayal ettiğim ve hissettiğim şeylerin bir ifadesi olarak şekillendiriyor.

Resim yaparken farklı, daha iyi bir dünyaya mı kaçıyorsunuz?

Resim yapmayı çok seviyorum ve bu tutkumu kondisyonum elverdiği sürece gündelik hayatımın ayrılmaz bir parçası olarak sürdürmek niyetindeyim. Bununla birlikte, gündelik işlerle ilgilenerek ve aileme kaliteli zaman ayırarak hayatımda bir denge kuruyorum.

Denizi resmetmekten keyif alırken denizin içinde geçirdiğim, manzaranın güzelliğine ilk elden kendimi kaptırdığım anlara da aynı derecede kıymet veriyorum. Doğayla ve onun ihtişamıyla doğrudan bağlantı kurmak, gerçekten değer verdiğim ve kaçırmak istemediğim bir şey. Kişisel bir tercih meselesi olarak daha derin bir gerçeklik hissi sağladıkları için aracısız, filtrelenmemiş, ilk elden deneyimlere öncelik veriyorum.

Favori renginiz?

Favorim mavi. İkincil olarak da tüm ana renkleri içinde bulunduran kahverengi tonları.

Resmin hayatınızda önemli bir rol oynayacağını ilk ne zaman hissettiniz?

Resme olan sevgim 6-7 yaşlarında başladı ve tüm hayatım boyunca sarsılmaz bir tutku olarak kaldı. Bununla birlikte, hayatımın gidişatını şekillendirmede sahip olduğu derin etkiyi ancak öğretmenlik kariyerim bitip emekli olduğumda anladım.

Sanatsal tarzınızı nasıl tanımlarsınız?

Kullandığım teknik, klasik şeffaf sulu boya tekniğidir. Tarzım başlangıçta realist ya da hiperrealist olarak algılanabilirse de görüneni aslına en yakın şekilde resmetmekten ibaret değildir. Duygularımı etkili bir biçimde aktarabilmeyi ve konularımla aramda derin bir duygusal bağ kurabilmeyi önemsiyorum. Süreç boyunca resimlerim, konuya olan içten bağlılığımın yönlendirdiği spontane değişiklikler ve eklemelerle gelişerek kendi başlarına bağımsız bir anlam kazanıyor. Bu duygusal bağın doğa sevgisi anlamında izleyenlerde yankı bulması; şeffaf, erişilebilir, paylaşılabilir ve bir kullanma kılavuzu olmadan anlaşılabilir biçimde doğaya duyulan gerçek sevgiyi ifade etmesi benim için mühim. Detaylar önemli; her bir unsur, resme eklemlenecek olan sanat dilinin açıklanmaya muhtaç olmaksızın iletişim kurmasında, reçetesiz ve ithal edilmeden resmin özünden türetilmesinde görev alıyor.

Eğer bir sanatçı olmasaydınız...

Eğer resim sanatıyla uğraşmıyor olsaydım, duygularımı etkili bir şekilde ifade edebileceğim bir başka sanat alanına yönelirdim. Şair, yazar ya da bir moda tasarımcısı olarak tatmin bulabilirdim.

Sanatta neyi sevmezsiniz?

Sanat, özü itibarıyla özgür olmalı ve özgünlükle karakterize edilmelidir. Sanat eserlerinin niteliği ile ilgili birçok kafa karışıklığının yaşandığı günümüzde sanatın, nasıl olması gerektiğine dair kuralcı söylemlerle yönlendirilmesi fikrine karşı çıkıyorum. Sanatın güzelliği özgün tezahürlerinde yatar ve bu özgünlüğü baltalayan her türlü taklit girişimini sanata yöneltilen büyük bir küçümseme olarak görüyorum.

Tamamen kişisel ön yargılardan kaynaklanan eleştiriler, sanatçıların vizyonunun ve yaratıcılığının gerçek anlamda takdir edilmesini engelliyor. Buna ek olarak, iyi ve kötüyü kabul etme konusunda samimi olmanın elzem olduğuna inanıyorum. Kötünün genellikle iyi olarak övüldüğü bir ortamda dürüst eleştiri yapmak zorunlu hâle geliyor. Sadece sanatta değil, diğer alanlarda da manipülatif dil mühendisliğine karşıyım.

Sanatsal kişiliğinizin ana özelliği nedir?

Sanatsal kişiliğimin ana özelliği, resimlerime de yansıdığı gibi, içsel bir doğa sezgisidir. Sanat anlayışım ve içimde doğuştan var olduğuna inandığım resim sevgisi arasındaki sinerji, bu kendiliğindenlik niteliğini etkili bir şekilde kullanmamı ve aktarmamı sağlıyor; resimlerime bu potansiyeli gerçekten somutlaştıran orijinal ifadeler katıyor.

Ustanız kim?

Üniversitede sanat eğitimi alarak tüm tekniklere dair hem teorik bilgi hem de pratik deneyim edindim. Ancak tekniğine öykündüğüm ya da sulu boya resim konusunda ders aldığım bir ustam olmadı.

Gelecekle ilgili planlarınız neler?

Tüm çabalarımda temel hedefim her zaman çıtayı yükseltmek olmuştur. Bu odaklanma, beni sürekli olarak zihnimde somutlaştırdığım imgeyi pratikte aşan resimler ürettiğim bir başarı döngüsüne zorluyor. Esasen bu istek "gelecek vizyonu"mu da özetliyor.


You'll only receive email when they publish something new.

More from Rukiye Garip
All posts