john gray, the west's useful idiots / batı'nın kullanışlı salakları

The West's useful idiots, John Gray
The New Statesman
10 April 2024

Batı'nın kullanışlı salakları, John Gray

Tanınmış konuk yazar, görüşlerini ifade ederken hem güçlü hem de kendine güvenliydi. Yabancı konuklar için ayrılmış büyük otelin lobisinde oturmuş konuşurken ağır bastonunu sürekli kalın gri halının üzerine vuruyor, sanki sözcüklerinin önemini vurgulamak istiyordu. Birkaç hafta önce bir bakanın idam edilmesinin neden son derece meşru olduğunu anlatıyordu. Komplo kurmak ve Batı emperyalizminin ajanı olmak suçlamaları kuşku götürmeyecek biçimde kanıtlanmıştı. Aksini savlayan bir kimse, zor durumdaki bir halk cumhuriyetine iftira ve yalan savuran bir faşist olabilirdi ancak.

Söz konusu yazar, Aydınların İhaneti (La Trahison des Clercs) kitabının yazarı Julien Benda idi. Kitap ilk kez 1927'de Fransa'da basılmıştı ve dönemin aydınlarını (intelligentsia) siyasal amaçlarla gerçeğe ihanet etmekle suçluyordu. Aydınlar, mesleklerini hakkıyla yapmak ve sonuçları ne olursa olsun özgür düşünceyi izlemek yerine akıllarını ırk, ulus ve sınıf kavramlarının boyunduruğu altına sokmuşlardı.

Komünist rejimin kendisinden zorla itiraf almasından ve göstermelik bir davada yargılamasından sonra, dönemin Macar dış işleri bakanı ve öncesinde iç işleri bakanı olan László Rajk'ın Ekim 1949'daki idamını Benda'nın onaylamasına o sırada, genç bir yazar ve şair olan György Faludy de tanık olmuştu (My Happy Days in Hell (Cehennemde Mutlu Günlerim) (1962)). Benda kalkıp tuvalete giderken Faludy onu izlediğinde gizli servis polisi olduğu belli olan sivil giysili sıradan birisi önlerinden seğirtip konuşmalarını dinlemek için kendisini bir tuvalet kabinine kilitledi. Benda'nın hiçbir şeyden haberi yok gibiydi.

Yirminci yüzyılda bağımsız düşüncenin klasik savunusu haline gelen kitabın yazarı artık kullanışlı bir salak olmuştu. Benda, Budapeşte'de avukatlara ve ceza hukuku uzmanlarına dava hakkında sorular sorduğunda onların özgürce konuşabileceklerini varsaymıştı. Gerçekte hepsi çok ciddi kısıtlamalar altında konuşabiliyorlardı. Benda'ya Rajk'ın sözde iddialardan suçlu olduğuna kuşku olmadığı güvencesini veren ülkenin önde gelen tarihçisi, yaşamını borçlu olduğu ilaçların kesilmesi tehdidi altındaydı (Faludy'nin aktardığına göre). Diğerleri çocuklarının zarar görmesinden korkuyordu. Hepsi işlerinden atılmaktan çekiniyordu. Diğer komünist ülkelerde olduğu gibi Macaristan'da da gerçek olmayanla ortaklık aydınların yaşamda kalma yoluydu.

Batı'nın liberalizm sonrası toplumlarında da durum pek farklı değildir. İlerici ideolojiden açıkça ayrılan herkes işinden silinme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Önde gelenler baskıya karşı koyabilir, karşıt düşünenlerin ailelerinin tehdit altında olmasına pek rastlanmaz. Ama karşıt düşüncenin cezası daha hafif de olsa sonuçta ortaya çıkan uyumluluk etkileyicidir. Neredeyse herkes, özellikle de meslektaşları arasındayken, kendi kendini sansürlemektedir. Burada komünist toplumlardaki yaşamın yankısı duyulmaktadır. Bu yankı, 1 Nisan'dan itibaren İskoçya'da yürürlüğe giren Nefret Suçları ve Kamu Düzeni Yasası'nda olduğu gibi karşıt düşünce ceza konusu yapıldığında daha yüksek sesle çıkacaktır.

Ancak temel bir fark vardır. Komünizm altında herkes iki dünyada yaşıyordu: resmi söylemde ortaya konulanla gerçekte olan. Bir gerçeklik duygusu, herkesin neye inandığını söylediğinden bağımsız olarak, herkesin her gün yinelemek zorunda olduğu saçmalıklarla daha da şiddetleniyordu. Batı'da üniversite yerleşkesinin toplu tekbenciliği kültürün hemen tümüne yayılmıştır. Herhangi bir nesnel gerçeklik düşüncesi, tepkici bir önyargı olarak kovulmakta ve olgular biçimlendirilebilir toplumsal yapımlar olarak değerlendirilmektedir. Ama herhangi bir gerçeklik düşünceniz yoksa kuşku ya da özgür düşünceyle de işiniz olmaz. Görelilik ve baskı elele gider. Gerçek sizin ve sizin gibi kimselerin inandıkları, ve başkalarını kabul etmeye zorladıklarıdır.

Şişmiş ve ideolojik olarak ele geçirilmiş bir yüksek öğretim iş kolu gerçekle ilgilenmeyebilir, ama gerçek onunla ilgileniyor. Üniversite finansman yapısı gittikçe zayıflayan bir temel üzerinde duruyor. Yalnızca iş kolunun belli bölümleri iflasa yakın olmakla kalmıyor. Çoğu jeopolitik şoklara da açık. Çin'le var olan gerilimler artarsa, Beijing anında öğrenci akışını kesebilir. Böyle bir durumda küresel finansal bunalım sırasında Amerikan konut pazarında olduğu gibi eşik altı üniversiteler çökecektir. Batılı devletlerin mali kısıtlarının patlama noktasında olduğu bir ortamda hangi hükümet iktidarda olursa olsun üniversiteler kurtarılmayacaktır.

Yüksek öğretim pazar modeline uygun olarak yeniden kurulmuştur ama öğrenci sayıları bakımından pazar daralmaktadır. Şimdilerde kınanan türden eski moda insan bilimleri ders programları çeşitli mesleklerde kullanışlı olabilecek zihinsel beceriler sağlıyordu. İlerici laf salatasıyla yapılan öğretimin borç altına alınmış yeni mezunlarıysa, yakında zaten yapay zekayla yönetilen robotların yerlerini alacağı barmenliğe ya da kuryeliğe hazırlanmaktadır.

Yaklaşık yüz yıl önce yayınlandığından bu yana Benda'nın kitabı yeniden gündeme gelmiştir. Totaliter rejimlerle ilgili yanılsamalarına karşın (aydın çevrelerde o denli yaygındır ki kendisi de bunlara kapılmıştır) zamanının aydınlarının kendi ülkelerinde çok az iktidarları vardı. Batı'nın liberalizm sonrası kitle aydınlarıysa daha çok Sovyet türü bir "nomenklatura"dır: işlevleri, yönetici sınıfın ideolojisini uygulamak olan ve topluma yayılmış anahtar kurumlara iliştirilmiş bir bürokratlar sınıfı. Komünizm çöktüğünde kendilerini gereksiz ve işe yaramaz buldular. Kapitalizm krize sürüklenirken bizim aydın bürokratlarımız da aynı kaderle karşı karşıyadır.


You'll only receive email when they publish something new.

More from yücel terzibaşoğlu
All posts